İş Kazaları ve İşverenin Sorumluluğu
İşverenin iş kazasından kaynaklı sorumluluğunun kusurlu veya kusursuz sorumluluk olduğu yönünde doktrinde ve Yargıtay kararlarında farklı görüşler bulunmaktadır.
Kusursuz sorumluluk prensibine göre bir kişi kusuru olmasa dahi sebebiyet verdiği hareketin verdiği zararı tazmin ile yükümlüdür.[1]
Özellikle Yargıtay’ın, işverenin risklere katlanması gerektiğine dayalı olarak verilmiş olan ve işverenin sorumluluğunun tehlike sorumluluğu olduğunu kabul eden kararları bulunmaktadır. Buna göre; Yargıtay Hukuk Genel Kurul E. 2003/21-673 K. 2003/641 T. 12.11.2003 tarihli kararında “Somut olayda, zararı doğuran olay işverenin işinin görüldüğü, işverenin emir ve talimat dahilinde hareket edildiği sırada beklenmeyen nedenler sonucu meydana geldiğinden, nedensellik bağı çerçevesinde işverenin mal varlığına risk yükleyen tehlike esasına dayanan sorumluluk hükümlerine göre davalı işverenin sorumlu tutulması gerekir.” demek suretiyle görüş belirtmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2015/10-2682 E. , 2019/986 K. ve 01.10.2019 tarihli kararında işverenin kusurlu olmadığı durumlarda meydana gelen zarardan sorumlu tutulmasının adalet ve hakkaniyet duygularını inciteceğini ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.3.1987 tarihli ve 1986/9-722 E., 203 K. sayılı kararının da aynı yönde olduğunu belirtmiştir.
İŞVERENİN YÜKÜMLÜLÜKLERİ KAPSAMINDA SORUMLULUK
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu (İSGK) m. 4’te işvereninin genel yükümlülükleri düzenlenmiştir.
Hükme göre işvereninin genel yükümlülükleri;
- Mesleki risklerin önlenmesi, eğitim ve bilgi verilmesi dâhil her türlü tedbirin alınması, organizasyonun yapılması, gerekli araç ve gereçlerin sağlanması, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hale getirilmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi için çalışmalar yapılması
- İşyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine uyulup uyulmadığının izlenmesi, denetlenmesi ve uygunsuzlukların giderilmesi,
- Risk değerlendirmesinin yapılması veya yaptırılması.
- Çalışana görev verirken, çalışanın sağlık ve güvenlik yönünden işe uygunluğunun göz önüne alınması,
- Yeterli bilgi ve talimat verilenler dışındaki çalışanların hayati ve özel tehlike bulunan yerlere girmemesi için gerekli tedbirlerin alınması olarak belirtilmiştir.
Ayrıca;
- İSGK m. 6’da iş sağlığı ve güvenliği hizmetleri konusundaki yükümlülükler,
- İSGK m. 10’da risk değerlendirmesi, kontrol, ölçüm ve araştırma konusundaki yükümlülükler
- İSGK m. 12’de tahliye konusundaki yükümlülükler
- İSGK m. 13’te çalışmaktan kaçınma hakkı konusundaki yükümlülükler
- İSGK m. 14’te iş kazası ve meslek hastalıklarının kayıt ve bildirimi konusundaki yükümlülükler
- İSGK m. 16’da çalışanların bilgilendirilmesi konusundaki yükümlülükler
- İSGK m. 17’de çalışanların eğitimi konusundaki yükümlülükler hüküm altına alınmıştır.
İşyeri hekimleri ve iş güvenliği uzmanlarının yükümlülükleri ise İSGK m. 8’de düzenlenmiştir.
İşverene iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili konularda rehberlik ve danışmanlık yapmak üzere görevlendirilen işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı, görev aldığı işyerinde göreviyle ilgili mevzuat ve teknik gelişmeleri göz önünde bulundurarak iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili eksiklik ve aksaklıkları, tedbir ve tavsiyeleri belirler ve işverene yazılı olarak bildirir. Eksiklik ve aksaklıkların düzeltilmesinden, tedbir ve tavsiyelerin yerine getirilmesinden ise yine işveren sorumludur.
İşverenin kanunlarda belirlenen yükümlülüklerine uymaması, kusurlu davranışın varlığını kabulde bir ölçüttür. Ancak belirtmek gerekir ki; kusurun tespiti aşamasında yasal mevzuatta öngörülen yükümlülüklerin yanı sıra yerleşik içtihatlar da dikkate alınmalı ve kusur tespiti net bir şekilde yapılmalıdır. Yargıtay’ın bu hususla ilgili belirlemiş olduğu yönteme dair kararına aşağıda yer verilmiştir. Yargıtay, aynı zamanda bu karar ile birlikte işverenin iş kazalarından kaynaklı hukuki sorumluluğunun kusura bağlı olduğunu yönünde kanaat belirtmiştir.
“İş kazalarında olay, İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik İlkeleri çerçevesinde değerlendirilmeye tabi tutulmalıdır. İşverenin iş kazası sonucu meydana gelen zarar sebebiyle hukuki sorumluluğu, yasa ve içtihatlarla belirlenmiş olan ayrık haller dışında, ilke olarak, iş akdinden doğan işçiyi gözetme (koruma) borcuna aykırılıktan kaynaklanan kusura dayalı sorumluluktur. İnsan yaşamının kutsallığı çerçevesinde işverenin ve dolayısıyla da işveren vekilinin, işçilerin sağlığını ve güvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak, bu hususta gerekli şartları sağlamak ve ilgili araçları noksansız bulundurmakla yükümlü olduğu İş Kanunu'nun 77. maddesinin açık buyruğudur.
İş kazasından doğan tazminat davalarının özelliği gereği, İş Kanunu'nun 77. maddesinde öngörülen koşullar göz önünde tutularak ve özellikle işverenin niteliğine göre, iş yerinde uygulanması gereken İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü'nün ilgili maddeleri incelenmek suretiyle, işverenin ve işveren vekilinin iş yerinde alması gerekli önlemlerin neler olduğu, hangi önlemleri aldığı, hangi önlemleri almadığı, alınan önlemlere işçinin uyup uymadığı gibi hususlar ayrıntılı bir biçimde incelenmek suretiyle kusurun aidiyeti ve oranı hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek biçimde belirlenmelidir.” (Yargıtay 21. Hukuk Dairesi E. 2015/12259 K. 2016/6381 T. 11.4.2016)
KUSUR SORUMLULUĞU VE KAÇINILMAZLIK İLKESİ
Kusur sorumluluğunda; kusur ile birlikte zarar, nedensellik bağı ve hukuka aykırılık unsurlarının da mevcut olması ve kaza ile zarar arasında ya da kaza ile işverence yürütülen iş arasında uygun illiyet bağının kesilmemiş olması gerekir.
Uygun illiyet bağının kesildiği haller; mücbir sebep ile zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusurudur. Bunlardan biri uygun illiyet bağının kesilmesine sebep olduysa, işverenin sorumluluğundan söz edilemeyecektir.
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi, 2019/77 E. , 2019/6570 K. 6.11.19 tarihli kararında;
“İşvereni, zararlandırıcı olay nedeniyle sorumluluktan kurtaracak olan durum, eylem ile meydana gelen zarar arasındaki uygun illiyet bağının kesilmesidir. Kusursuz sorumlulukta olduğu gibi kusur sorumluluğunda da illiyet bağı; mücbir sebep, zarar görenin ve üçüncü kişinin ağır kusuru nedenleriyle kesilebilir. Uygun illiyet bağının kesildiğinin ispatı halinde, işverenin sorumluluğuna gidilmesi mümkün değildir.” hükmüne yer vermiştir.
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nce işçinin kusuruna yönelik verilmiş olan 2019/214 E., 2019/5354 K. , 23.09.2019 tarihli kararın da ilgili kısım aşağıda sunulmuştur:
“Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere göre, davacının davalı şirkette bekçi kulübesinde danışma görevlisi olarak çalışırken olay günü, kulübe önünde şirkette çalışan biriyle konuştuğu sırada elini kapının açılıp kapanan pervazına koyduğu sırada, kulübe içerisinde meydana gelen hava akımı neticesinde kapının aniden kapanmasıyla, elinin kapı ile pervazı arasında sıkışarak sol el baş parmağından yaralanmak suretiyle iş kazası geçirdiği…olayın gerçekleşme şekli dikkate alındığında davacının elini koymaması gereken kapının pervaz kısmına koyması nedeniyle daha ağır kusurlu olduğunun kabulü hayatın olağan akışı gereğidir.”
Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin 2012/10472 E. , 2013/3 K. , 21.1.2013 tarihli kararı da işçinin ağır kusurlu bulunduğu kararlardan biridir.
“Dosya kapsamında bulunan delillere göre, davacının feshe konu olay tarihinde seri üretim yapan ETP 25 nolu 60 tonluk pres makinesinde çalışırken faal olan makinenin koruma kapağını açarak demir takoz koyduğu, bu hareketiyle makinenin üst tablosunun kısmen kırılmasına, sigortasının atmasına, krank milinin zarar görmesine ve belli bir süre için üretim kaybına sebep olduğu, iş güvenliği açısından makinenin kapağının açık olması durumunda hiçbir müdahale yapmaması gerektiği halde bu tedbiri ihlal ettiği, bu sebeple de meydana gelen zararda kusurunun bulunduğu ve iş güvenliğini tehlikeye soktuğu sabittir.”
Yer verilen Yargıtay kararlarında da görüldüğü üzere; iş kazasının meydana gelmesinde işçi tamamen kusurlu ise, illiyet bağı kesileceği için, işveren sorumlu olmayacaktır.[2] Ayrıca zarar işyeri koşullarından veya işletmeye özgü tehlikeden doğmamış ve araya giren başka bir nedenden meydana gelmişse bu durumda işveren zarardan sorumlu tutulmamalıdır.[3]
KAÇINILMAZLIK
Son olarak; 5510 sayılı Kanunun 21. maddesinde de işverenin iş kazasından doğan sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesinin dikkate alınacağı belirtilmiştir. Kaçınılmazlık, olayın meydana geldiği tarihte geçerli bilimsel ve teknik kurallar gereğince alınacak tüm önlemlere rağmen, iş kazasının meydana gelmesi durumudur.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2015/10-2682 E. , 2019/986 K. ve 01.10.2019 tarihli kararına göre; kaçınılmazlıktan bahsedilebilmesi için öncelikle olayın şahsın irade veya davranışından bağımsız olarak ortaya çıkması gerekmektedir. Eğer olay sorumlu kişinin iradesi ile meydana gelmiş ise bu durumda kaçınılmazlıktan değil kasıt veya kusur sorumluluğundan bahsedilebilecektir.
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi kaçınılmazlık ile ilgili verdiği 2005/2162 E., 2005/3880 E., 18.4.2005 tarihli kararında “İş kazası olaylarında kaçınılmazlık veya kötü tesadüften bahsedebilmek için işçi ve işverenin olayın olmaması için alabilecekleri tüm önlemleri aldıktan sonra işin doğası gereği kendiliğinden veya doğa güçleri gibi beklenmeyen etkiler nedeniyle ortaya çıktığı, bir takım olumsuzlukların bulunması gerekir. Önlem almak sureti ile önüne geçilebilecek olaylarda kaçınılmazlıktan söz edileme. Somut olayda da işveren yeterli önlemleri alırsa, kazalı yeterli dikkat ve özeni gösterse olay önlenebilirdi. O halde kaçınılmazlıktan söz edilemez” hükmüne varmıştır.
Kaçınılmazlık ilkesi açısından aranan kriter belli olsa da her somut olay kendi içerisinde farklılık gösterecektir.