Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesinden Kaynaklı Muris Muvazaası

Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesinden Kaynaklı Muris Muvazaası

Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesinden Kaynaklı Muris Muvazaası

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu md. 19’da düzenlenen muvazaa, mirastan mal kaçırma amacıyla yapılmakta olan anlaşmalarda da karşımıza çıkabilmektedir. Muris muvazaası olarak adlandırılan bu tarz işlemlerde en sık karşılaşılmakta olan durumlardan biri ölünceye kadar bakma sözleşmeleridir.

Ancak murisin yapmış olduğu ölünceye kadar bakma sözleşmelerinin doğrudan muvazaalı olduğuna dair bir karine bulunmamaktadır. Bu muvazaa iddiasında da miras bırakanın kastının açık bir şekilde saptanması ve bu kapsamda HMK 190. madde ve TMK 6. madde gereğince davacının iddiasını ispatlaması gerekmektedir.

Öncelikle belirtmek gerekir ki murisin vefatından sonra mirasçıların “bakım borçlusunun bakım borcunu yerine getirmediğini, bu nedenle işlemin muvazaalı olduğunu” ileri sürmeleri hukuken mümkün olmayıp, bakım borcunun yerine getirilmediği iddiası yalnızca miras bırakan tarafından ileri sürülebilmektedir.

Yargıtay. 1. Hukuk Dairesi, T. 4.10.2010, E. 2010/7583, K. 2010/9731 tarihli kararında da “…Somut olaya gelince; ölünceye kadar bakma aktinin yapıldığı 16.12.1965 tarihinde mirasbırakanın 72 yaşında olduğu, uzun yıllar bakımının davalı tarafından yapıldığı ve 94 yaşında öldüğü, bu süre zarfında mirasbırakan tarafından bakılmadığı iddiası ile bir dava açılmadığı, kaldı ki bakılmadığı iddiası ile dava açma hakkının bakım alacaklısına ait olup, bu hakkın mirasçılara geçmeyeceği hususları birlikte değerlendirildiğinde, çekişmeli payın davalıya temlikinin makul sınırlar içinde kaldığının kabulü gerekmektedir.” hükmü ile bu husus açıklanmıştır.

Bu kapsamda bu tarz davalarda yapılacak temel araştırma, miras bırakanın yapmış olduğu ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile mirasçılarından mal kaçırma amacı güdüp gütmediği olup bunun için de miras bırakanın yaşı, aile koşulları, genel sağlığı, terekeye dahil olan tüm malvarlığı, temlik edilen malın tüm malvarlığına oranı gibi kriterlerin saptanması gerekmektedir.

Yargıtay uygulamasına göre, devir işleminin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım ihtiyacı içerisinde bulunması zorunlu değildir. Ayrıca bakım ihtiyacının sözleşmeden sonra doğması veya alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş olması da sözleşmenin geçerliliğine etkili değildir. (Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 2014/1030 E., 2014/17238 K., 10.11.2014 tarihli; 2012/8240 E., 2012/15106 K., 13.12.2012 tarihli kararları)

Ancak bakım borçlusunun miras bırakanın eşi olması durumunda miras bırakanın özel bakıma muhtaç olması genel olarak aranan koşullardandır.

Yine ölünceye kadar bakma sözleşmesinin muvazaalı olup olmadığının araştırılması noktasında ölünceye kadar bakma akdi ile temlik edilen çekişmeli taşınmazın değerinin miras bırakanın tüm malvarlığı içindeki oranı belirlenerek temlikin makul sınırlar içinde kalıp kalmadığının araştırılması gerekir.

Bu kapsamda öncelikle murise ait terekeye dahil olan taşınır/taşınmaz mallar ve mevduatlar gibi tüm mal varlığı değerlerinin tespiti gerekmektedir.

Örneğin somut durumda muris, adına kayıtlı dava konusu taşınmazdan daha değerli malvarlıkları olmasına karşın bu taşınmazlar arasından yalnızca 1 adet taşınmazı bakım borçlusuna intikal ettiriyorsa burada ivazlı bir sözleşme olduğundan yani işlemin muvazaalı olmadığından bahsedilebilir. Nitekim Yargıtay’a göre de ancak miras bırakanın ölünceye kadar bakma sözleşmesinde bakım borcunun karşılığı olarak daha az taşınmazını devretme ihtimali varken çok fazla taşınmazını devretmesi durumunda mirasçılardan mal kaçırma amacının olabileceği kabul edilmiştir.

Yine muvazaa iddiasında kendisi lehine temlik gerçekleştirilen bakım borçlusunun maddi alış gücünün de irdelenerek maddi bakımdan kendisinin kayırılma durumunun olup olmadığı araştırılmalıdır.

Son olarak muvazaa iddiaları genel olarak tenkis talebi ile terditli olarak ileri sürüldüğünden muris muvazaası davalarında da tenkis talebinde bulunulduğu görülmektedir.  

Ancak ölünceye kadar bakma sözleşmesi sebebiyle muris muvazaası olduğu iddiasında işlemin muvazaalı olduğunun ispatlanamaması durumunda Yargıtay, ölünceye kadar bakma sözleşmesinin geçerli kabul edileceğine ve ivazlı sözleşmeler olduğu için tenkise tabi olmayacağına hükmetmektedir.

Yargıtay 1.Hukuk Dairesi E.2017/3231, K.2017/4205 T. 12.09.2017 kararında da “Davalının murisin oturduğu evin alt katında oturduğu, temlik tarihinden ölüm tarihine kadar muris tarafından bakım borcunun yerine getirilmediği iddiası ile bir dava açılmaması nedeniyle bakım borcunun yerine getirdiğinin kabulü gerektiği, öte yandan temlikin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu iddiasının da kanıtlanamadığı açıktır. Öte yandan ölünceye kadar bakma sözleşmeleri ivazlı sözleşmelerden olup tenkise tabi değildir. Hâl böyle olunca davanın reddine karar verilmesi gerekirken delillerin taktirinde yanılgıya düşülerek kabulüne karar verilmiş olması isabetsizdir.” hükmüne yer verilmiştir.

Buna karşın saklı payın önemli ölçüde zedelendiği bir durum söz konusu olduğunda ise tenkis talebinin ileri sürülebileceğine dair görüşler de mevcuttur.