Şirket Avukatlığı Hakkında Genel Bilgi
Şirket avukatlığında veya bir diğer adıyla hukuk müşavirliğinde amaç müvekkil şirketlere düzgün bir hukuki alt zemin hazırlanmasıdır. Dolayısı ile işin odak noktası salt süregelen davaların takibi değil, henüz uyuşmazlık meydana gelmeden önleyici tedbirler alınarak uyuşmazlıkların en aza indirilmesi olmalıdır. Bu gaye için esasen hem şirkete hem de şirket avukatına eşit oranda sorumluluk düşmektedir.
Şirket avukatına düşen sorumlulukları incelediğimizde, şirket avukatının şirkete vereceği hukuki desteğin hem şirket iç işleyişine yönelik hem de şirketin faaliyet gösterdiği ticari alana yönelik olması gerektiğini söyleyebiliriz.
Şirketin faaliyet gösterdiği ticari alan kapsamında avukat, mesleki birikim ve tecrübesini hukuki öngörüsü ile birleştirerek şirket tarafından maktu olarak kullanılan kendi faaliyet alanına ilişkin taşeron, tedarik, distribütörlük, bayilik vb. ticari sözleşmeleri tadil ederek koruyucu düzenlemelere bu sözleşmelerde yer vermeli ve hatta gerekli olması durumunda bu sözleşmeleri en baştan düzenlemeli, şirketin faaliyet gösterdiği alan doğrultusunda uluslararası düzeyde ifa edeceği hizmetler kapsamında şirketi faaliyet göstereceği ülke sınırları dahilinde de hukuki olarak koruyacak şekilde uluslararası sözleşmeleri düzenlemeli, her ne kadar bu sözleşmeler maktu olarak avukat tarafından hazırlanmış olsa da ticari hayat gereği şirketin ticari ilişki kuracağı 3. bir firma ile yaptığı müzakereler sonucunda sözleşmelerde değişiklik yapılmış olma ihtimaline karşın süregelen danışmanlık hizmetinin doğası gereği şirketin bu sözleşmeleri ticari ilişki kuracağı firmalarla imzalamasından evvel her defasında kontrol etmeli ve uygun görmediği ya da riskli bulduğu durumlara müdahale ederek şirketin tam bir hukuki koruma ile yoluna devam etmesini sağlamalıdır.
Şirket avukatlığı hizmetinde avukatın şirkete sağlayacağı iç işleyişten kaynaklı hukuki destekler ise; avukatın şirketin iç işleyişini hukuki olarak mercek altına alarak tahlil etmesi ile başlar. Avukat bu şekilde şirketin iç işleyişine hakim olmasının akabinde şirketin mevcut personel sözleşmelerini ve özlük dosyalarını inceleyerek özlük dosyalarında eksik belge vs. olması durumunda bu dosyaları hukuka uygun hale getirir ve mevcut personel sözleşmelerinde eksiklik ya da hukuka aykırılık var ise bu sözleşmeleri yasal mevzuatta aranan sıkı şekil şartlarına uygun olarak yeniden düzenler. Şirketin iç işleyişinde bu sözleşme ve özlük dosyalarının hiç var olmaması halinde ise ivedilikle bu eksiklikleri yine yasal düzenlemelere uygun olacak şekilde giderir. Avukat kendisinden evvel şirkette mevcut olan eksiklik ve aykırılıkları gidermesinin akabinde de şirketin bu aşamadan sonra alacağı her personel ile ilgili yasal mevzuattan kaynaklı yükümlülüklerin tam olarak yerine getirmesini sağlar ve şirketin personel alımı esnasında personele imzalatması gereken hizmet ilişkisi sözleşmelerini şirketin ilgili personeli hangi usul kapsamında çalıştıracağına ilişkin bilgiyi almasının akabinde yasal düzenlemelere uygun olarak oluşturarak (belirli – belirsiz süreli, kısmı çalışma vb.) şirketin işveren olarak hukuki bazda eksiksiz ilerlemesini sağlar. Yine aynı şekilde personelle olan hizmet akdinin herhangi bir nedenle sona ermesi halinde avukat yasal olarak düzenlenmesi gereken belgeleri düzenler ve sürecin eksiksiz ve hukuka uygun olarak sonlandırılmasını sağlar. Avukat iç işleyiş kapsamında süreç içerisinde şirket yöneticilerine ve departmanlarına genel hukuki konularda görüş bildirmeli, özellikle mümkünse en az ayda yarım gün şirket merkezinde hazır bulanarak şirketin işleyişi hakkında yetkililerden bilgi alarak gerekli yönlendirmeleri de yapmalıdır.
Avukatın, şirketin iç işleyişinden kaynaklı hukuki hizmetleri yalnızca İş Hukuku ile sınırlı değildir. Nitekim avukat değişen hukuki düzenlemeleri yakından takip eden taraf olarak şirketi yönlendirir ve şirketin mevzuat gereği üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmesini sağlar.
Avukatın şirketin iç işleyişi kapsamında üzerine düşen yükümlülüklerden bir diğeri ise Türk Ticaret Kanunu’nda yer alan düzenlemeler gereği şirketlerin her yıl yapmakla yükümlü olduğu olağan genel kurul toplantılarını ve ihtiyaç olması halinde de olağanüstü genel kurul toplantılarını usulüne uygun olarak organize ederek toplantılara gerek olması halinde eşlik etmektir.
Yukarıda sayılanlar dışında avukatın şirket danışmanlığı hizmeti kapsamında vereceği başkaca hukuki hizmetler de söz konusu olabilecektir. Bu tarz hizmetler her bir şirketin ihtiyacına göre farklılık gösterebilecek olup bunların başında şirketlerin birleşmesi, devralınması ya da bölünmesine yönelik hizmetler ile herhangi bir uyuşmazlık meydana gelmesi halinde arabuluculuk görüşmelerinde şirketi temsilen yer alması örnek olarak verilebilir.
Avukatın şirketi hukuki uyuşmazlıklara maruz kalmaması adına önleyici tedbirlerle yönlendirmesine karşılık şirketin daha evvelden taraf olduğu davalarının mevcut olması ya da tüm önleyici tedbirlere rağmen yargıya intikal eden bir uyuşmazlıkla karşı karşıya kalınması durumunda ise, bu davalar avukat tarafından titizlikle takip edilerek neticelendirilir.
Buna karşılık şirkete düşen sorumlulukları incelediğimizde ise; şirket de gerek iç işleyişine gerekse de ticari faaliyet alanına ilişkin hususlarda avukatı ile birlikte takım olarak ilerlemelidir.
Şirketin ticari faaliyet alanı kapsamında yer alan sorumluluklarına baktığımızda; şirketin faaliyet alanı gereği sıklıkla kullanmakta olduğu ancak avukatından evvel hazırlanmış olan sözleşmeleri avukatın dikkatine sunması ve avukatın bu sözleşmeler ile ilgili gerekli düzenlemeleri yapabilmesi ya da gerek görmesi halinde yeniden oluşturması için faaliyet alanına ve ticari ilişki içerisinde bulunduğu firmalar ile görev dağılımına ilişkin detaylı ve eksiksiz bilgilendirme yapması gerekmektedir. Şirketin faaliyet alanına ilişkin pratik ve teorik alanlarda tecrübe sahibi olması nedeniyle; faaliyet alanına ilişkin avukatını bilgilendirirken karşılaşma ihtimalinin bulunduğu risk vb. hususlara da değinmesi avukatın kendisi için yeniden düzenleyeceği ya da baştan hazırlayacağı sözleşmede tam bir hukuki koruma sağlayabilmesi adına son derece kritik bir nokta olacaktır.
Şirketin iç işleyişinden kaynaklı sorumlulukları ise, avukatı mevcut personeli ve personelin çalışma koşulları ile görevleri hakkında detaylı bir şekilde bilgilendirmesiyle başlar. Şirketin bu aşamada avukatı eksiksiz ve doğru bir şekilde yönlendirmesi avukatın personellere yönelik iş sözleşmelerini yasal düzenlemelere uygun bir şekilde hazırlayabilmesi açısından oldukça önemlidir. Nitekim; personelin çalışma koşullarına ve görev dağılımına ilişkin hususlar yasal düzenlemelerde farklı yaptırımlara tabi olup bu noktada şirketin avukatı eksiksiz ve doğru bilgilendirmesi son derece mühimdir.
Şirket ayrıca avukatın önleyici tedbirleri alabilmesi için uyuşmazlığa konu olabilecek durumları önceden avukata bildirmeli, kendisine gerek personeller tarafından gerekse de resmi-idari merciler tarafından gönderilen tebliğ ya da ihtarnamelerden gecikmeksizin avukatı haberdar etmeli, daha önceden avukatın kontrolünden geçmemiş sözleşme veya tutanakları avukatın görüşünü almadan imzalamamalı, avukatın hazırlamadığı 3. firmalarla ya da kişilerle imzalayacağı sözleşmeleri avukatın incelemesi ve onayı olmaksızın imzalamamalı, faaliyet alanı kapsamında ticari ilişki kuracağı 3. Firmalarla ya da kişilerle hazırlanması gereken sözleşmeler kapsamında avukatı sözleşme konusu iş hakkında detaylı bir şekilde bilgilendirerek avukatın ilgili sözleşmeyi hazırlayabilmesi için uygun ve doğru zemini hazırlamalıdır.
Bu sebeplerle şirket avukatlığı hizmetinde şirketin ve avukatın koordinasyon içerisinde çalışması önleyici tedbirlerin alınabilmesi için önem arz etmektedir.
Uygulamada bazı şirketler bir hukuk bürosundan danışmanlık hizmeti alıyor olmasına rağmen, eskiden kalma alışkanlıklarla avukatın bilgi ve görüşünü almadan birçok sözleşmenin altına imza atmakta; personellerle ilgili işlemleri sadece muhasebe biriminin yönlendirmesi ile gerçekleştirmekte ya da kendisine resmi makamlar tarafından gönderilen tebliğleri ciddiye almayarak şirket avukatını durumdan haberdar etmemektedir. Bu gibi durumlarda konu avukata intikal ettiğinde artık süreç dönülmez bir noktaya daha evvel zaten ulaşmış olduğundan, dava aşamasında şirket çok ciddi hukuki kayıplara maruz kalmaktadır.
Örneğin personellerle ilgili uyuşmazlıklarda amaç “ne olursa olsun işvereni haklı çıkarmak” değildir. Burada amaç işçi ve işverenin haklarını karşılıklı olarak korumaya alarak dava aşamasında personele hak edilen tutardan fazla ödeme yapılmasını engelleyici tedbirleri almak olmalıdır. Kaldı ki, her iki tarafın haklarını koruma altına alan düzenlemeler işin henüz başında yapıldığında, uyuşmazlık dava aşamasına gitmeden taraflarca uzlaşı yoluyla da çözülebilmekte, gereksiz dava ve masrafların önüne geçilebilmektedir.
Ayrıca uygulamada bazı şirketler kesilen faturaları müşterilere usulüne uygun olarak teslim etmemekte, ticari defterlerinin yılsonu kapanışlarını yaptırmamakta ve defterlerinde yer alan alacaklarını takip eden yıllara devrettirmemektedirler. Her ne kadar bu konu muhasebe biriminin görevi gibi gözükse de şirket avukatı bu hususların denetim ve takibini yaparak dava aşamasında şirketin alacak ve faiz kaybının önüne geçebilmektedir.
Bu sebeplerle şirketler, şirket avukatlığı hizmetini bir masraf olarak görmemelidirler. Tam da bu noktada önemle belirtilmesi gerekir ki; özellikle yasada yer alan iş güvencesi hükümleri gereği personel sayısı 30'dan fazla olan her türlü ticari işletme ya da yasal zorunluluk gereği esas sermayesi 1.250.000,00 TL'den fazla olan anonim şirketlerin sözleşmeli bir hukuk bürosundan avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmeti alıyor olması büyük önem arz etmektedir. Aksi halde; bahse konu ticari işletmelere ciddi idari para cezaları kesilmekte ve şirketler ciddi mali yükler ile karşı karşıya kalabilmektedir. Bu nedenle; düzenli olarak alınan hukuki danışmanlık hizmetlerinin şirketleri önüne geçilmez mali yükümlülüklerden ve hukuki, idari ve cezai yaptırımlardan koruyacağı göz ardı edilmemeli ve şirketlerin bir avukat ile birlikte takım olarak ticari hayatında ilerlemesi lüks ya da tercih olarak değil gereklilik ve hatta yasal düzenlemeler gereği bazı şirketler için zorunluluk olarak görülmelidir.