Trafik Kazalarında Araç İşletenin Sorumluluğu

Trafik Kazalarında Araç İşletenin Sorumluluğu

Trafik Kazalarında Araç İşletenin Sorumluluğu

Trafik kazalarından kaynaklı maddi zararların tazmini bakımından sorumluluk, kazaya kusuru ile neden olan aracın sürücüsüne, aracın işletenine ve zorunlu mali mesuliyet sigortacısına aittir.

 

Bu makalemizde aracın işletenin maddi zararların tazmini bakımından sorumluluğuna değineceğiz.

 

Trafik kazalarında araç işletenin sorumluluğuna değinmeden önce,

  • Trafik kazası ve
  • Araç işleten

kavramlarına dair kısaca bilgi vermekte fayda bulunmaktadır.

 

Trafik kazası, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 3.maddesi uyarınca, “Karayolu üzerinde hareket halinde olan bir veya birden fazla aracın karıştığı ölüm, yaralanma ve zararla sonuçlanmış olan olaydır.” şeklinde tanımlanmıştır.

 

Araç işleten kavramının tanımı ise, tekrar 2918 sayılı Kanunu’nun 3.maddesi uyarınca, “Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.” şeklinde yapılmıştır.

 

Trafik kazalarında araç işletenin sorumluluğu, 2918 sayılı Kanunu’nun 85.maddesinde düzenlenmiştir. 2918 sayılı Kanunu’nun 85/1 maddesi uyarınca, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” denilmiştir.

 

Buna göre, bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne, yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, işleten sayılan kişi (veya kişiler) bu zarardan sorumlu olacaktır.

 

Keza, Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi’nin 3.Hukuk Dairesi’nin 2021/266 esas, 2021/1133 karar sayılı ve 23.09.2021 tarihli kararına göre de;

 

“…2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesinde, “İşletenlerin, bu kanunun 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.”; 85/1 maddesinde, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.”; 85/son maddesinde ise, “İşleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı Kayseri BAM, 3. HD., E. 2021/266 K. 2021/1133 T. 23.9.2021 Sayfa 3/6 kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükümlerine yer verilmiş,…”

 

şeklinde hüküm verilmiştir.

 

Bir kimsenin (araç işletenin), bir motorlu aracın işletilmesinden doğan zarar nedeniyle sorumlu tutulabilmesi için 2918 sayılı Kanun uyarınca, aşağıdaki şartların gerçekleşmiş olması gerekir:

 

  1. Araç motorlu olmalıdır.
  2. Araç işletilme halinde olmalıdır.
  3. Ortada bir zarar olmalıdır.
  4. Zarar ile fiil arasında uygun bir illiyet bağı bulunmalıdır.
  5. İşletenin kurtuluş beyyinesi getirememiş ve kanıtlayamamış olması gerekmektedir.

 

İşbu makalemizin daha iyi anlaşılabilmesi adına, yukarıdaki bahse konu şartların emsal kararlar ışığında açıklanmasında fayda bulunmaktadır.

 

a. Araç Motorlu Olmalıdır:

2918 sayılı Kanunu’nun 3.maddesine göre araç, “Karayolunda kullanılabilen motorlu, motorsuz ve özel amaçlı taşıtlar ile iş makineleri ve lastik tekerlekli traktörlerin genel adıdır.” şeklinde tanımlanmıştır. Taşıt ise, tekrar 2918 sayılı Kanunu’nun 3.maddesine göre, “Karayolunda insan, hayvan ve yük taşımaya yarayan araçlardır. Bunlardan makine gücü ile yürütülenlere "motorlu taşıt" insan ve hayvan gücü ile yürütülenlere "motorsuz taşıt" denir.” olarak tanımlanmıştır.

 

2918 sayılı Kanun, motorlu aracın işletilmesinden doğan sorumluluğu düzenlendiğinden, öncelikle motorlu aracın ne olduğunun bilinmesi gerekir. 2918 sayılı Kanunu’nun 3.maddesindeki tanımlardan hareketle motorlu araç şu şekilde tanımlanabilir: Kendi bünyesinde bulunan bir makinenin (motorun) ürettiği güç sayesinde, kendi dışındaki bir kuvvete ihtiyaç duymadan, toprak üzerinde kendi kendine hareket edebilen araçlara motorlu araç denir.

 

b. Araç İşletilme Halinde Olmalıdır:

Bir kimsenin (araç işletenin) bir motorlu aracın işletilmesinden doğan zarar nedeniyle sorumlu tutulabilmesi için araç işletilme halinde olmalıdır.

 

İşletilme kavramından anlaşılması gereken; motorlu aracın, mekanik aksamının (ışık ve ses donanımının özellikle motorunun) çalışması ve motor gücüyle hareket etmesidir. Yani mekanik aksamı çalışmayan ve hareket etmeyen araçlar işletilme halinde değildir. Buna göre, park edilen ya da yolda durdurulan araçlar, esas itibariyle işletilme halinde değildir. Ancak bazı durumlarda, trafik akımı içinde geçici ve anlık duraksayan veya zorunlu olarak duran araçlar, o esnada hareket etmemelerine rağmen işletilme halinde sayılır. Mesela trafik lambalarında yeşilin yanmasını bekleyen veya yolcu indirmek-bindirmek için duran veyahut da birdenbire yola fırlayan yayaya çarpmamak için aniden duran araçlar da işletilme halindedir. Buna karşın boşta (rölantide) çalışan ancak hareket etmeyen araçlarla, elle itilen veya atla çekilen, motoru çalıştırılmaksızın kendiliğinden harekete geçen araçlar işletilme halinde sayılmaz.  

Keza, Yargıtay’ın 17.Hukuk Dairesi’nin 2016/4271 esas, 2019/548 karar sayılı ve 23.01.2019 tarihli kararına göre;

 

“…2918 sayılı Yasa’nın 85/1 nci maddesinde düzenlenen sorumluluğun bir tehlike sorumluluğu olduğu doktrinde ve uygulamada duraksamaya meydan vermeyecek şekilde kabul edilmektedir. Anılan Yasa’nın 85/3 ncü maddesinde düzenlenen sorumluluğun ise bir tehlike sorumluluğu olmayıp, madde metninden de açıkça anlaşılacağı üzere bir kusur sorumluluğu olduğu ihtilafsızdır. Şu halde somut olayda ilk halli gereken husus dava dışı işletenin sorumluluğunun bir tehlike sorumluluğu mu, yoksa kusur sorumluğu mu olduğu hususudur. Bu noktada üzerinde durulması gereken en önemli husus ise aracın işletilme halinde olmasından neyin anlaşılması gerektiğidir. Bu hususta bir kısım yazarlar aracın işletilme halinde olmasından anlaşılması gerekenin (ki bu görüş mekanik görüş olarak adlandırılmaktadır.) tehlikenin motorlu aracın mekanik aksamının çalışması, özellikle motor ve ışık düzeninin çalışması veya bunlar çalışmasa dahi aracın kendiliğinden de olsa (örneğin park halinde bulunan bir aracın freninin veya vitesinin boşalarak kendiliğinden hareket etmesi gibi) hareket halinde olmasını ararken, karşı görüşte olanlar ise aracın trafiğe çıkarılmasının ve karayolunda bulunmasının işletilme halinde olduğunun kabulü için yeterli bulunduğunu ve dava konusu olayda olduğu gibi karayolu sayılan yerlerde park halinde bulunan bir aracın işleteninin sorumluluğunun da tehlike sorumluluğu olduğunu kabul etmektedirler. (Bu konudaki tartışmalar için Bkz. Tekinay/ Akman/ Burcuoğlu-Altop, Borçlar Hukuku, İst. 1985,s.710 vd, ayrıca Bkz. Çetin Aşçıoğlu, Trafik Kazalarında Hukuki Sorumluluk ve Tazminat davaları, Ank, 1989,S.37 vd).

…Bu genel açıklamalardan sonra somut uyuşmazlığa dönülecek olursa müteveffa araç sürücüsünün yüklemeden sonra kantardan dışarıya çıktığı ve aracını fabrika önüne park ettiği, kantar fişini alıp geldikten sonra kullandığı tırın kupasını bir miktar kaldırdığı ve başını da kupanın altına soktuğu, kısa bir süre sonra da kupanın ani düşmesi sonucunda vefat ettiği dava konusu bu olaya ilişkin olay yeri inceleme raporunda zeminde muhtemel yağ birikintisi olduğunun belirtilmesi karşısında müteveffanın araçta bir arıza sezmesi nedeni ile aracı kısa süreli olarak terk maksadı olmaksızın durdurduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda aracın işletilme halinde olduğunun, dolayısıyla sorumluluğunun bir tehlike sorumluluğu olduğunun kabulü gerekir. Mahkemece, yukarıdaki açıklamalar kapsamında bir değerlendirme yapılması gerekirken bu husus göz önünde bulundurulmadan aracın işletme halinde bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ve hükmün bozulmasına karar verilmiştir.”

 

şeklinde hüküm verilmiştir.

 

Burada bir diğer önemli husus ise, 2918 sayılı Kanunu’nun 85/3 maddesi uyarınca, “İşletilme halinde olmayan bir motorlu aracın sebep olduğu trafik kazasından dolayı işletenin sorumlu tutulabilmesi için, zarar görenin, kazanın oluşumunda işleten veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere ilişkin bir kusurun varlığını veya araçtaki bozukluğun kazaya sebep olduğunu ispat etmesi gerekir.” düzenlemesinin getirilmiş olmasıdır.

 

İlgili yasal düzenleme ile motorlu araç işletenin sorumluluğu sadece aracın işletilmesi nedeni ile doğan zararlarla sınırlandırılmamış ve işleteni, işletilme halinde olmayan bir aracın verdiği zararlar nedeni ile de sorumlu tutmuştur. Ancak bu sorumluluğun niteliği olağan bir kusur sorumluluğudur. Çünkü zarar gören, zararın işletenin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere ilişkin bir kusur veya araçtaki bir bozukluk nedeni ile meydana geldiğini ispatlamalıdır.

 

c. Ortada Bir Zarar Olmalıdır:

2918 sayılı Kanunu’nun 85/1 maddesi uyarınca işletenin sorumluluğunun doğması için, motorlu aracın işletilmesinin bir kimsenin ölümüne, yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebep olması gerekir.

 

d. Zarar ile Fiil Arasında Uygun Bir İlliyet Bağı Bulunmalıdır:

2918 sayılı Kanun uyarınca, araç işletenin sorumlu tutulabilmesi için, araç işletme faaliyeti ile zarar arasında uygun illiyet (nedensellik) bağının bulunması gerekir. Uygun illiyet bağı, bir olayın, olayların normal akışına göre ve olağan hayat tecrübelerine göre, gerçekleşen zararı meydana getirmeye elverişli bulunmasıdır.

 

2918 sayılı Kanun açısından uygun illiyet bağı, motorlu araç işletme faaliyetinin bir zarara sebep olmasıdır. Zararın motorlu aracın işletilmesi nedeniyle meydana geldiği kabul edilebiliyorsa, başka bir ifade ile araç işletilmeseydi zarar meydana gelmezdi denilebiliyorsa, bu durumda uygun illiyet bağının varlığı kabul edilir. Meydana gelen zarar ile motorlu araç işletme faaliyeti arasında ilgi bulunmasına rağmen, işletme faaliyeti zararın sebebini oluşturmuyorsa diğer bir deyişle işletme faaliyeti o zararın doğumu için yetersiz kalıyorsa bu durumda uygun illiyet bağı bulunmadığı için işleten 2918 sayılı Kanunu’nun 85.maddesi uyarınca sorumlu tutulamayacaktır.

 

Zira, Yargıtay’ın 17.Hukuk Dairesi’nin 2015/18854 esas, 2018/4374 karar sayılı ve 19.04.2018 tarihli kararı uyarınca;

 

“…Her ne kadar destek yolcu olup hükmedilecek tazminattan kusur indirimi yapılmayacak ise de davalıya sigortalı araç sürücüsünün hiç kusurunun bulunmaması halinde kaza ile davalının sorumluluğu arasında uygun illiyet bağının ortadan kalkmış olacağı ve ... 86. maddesi uyarınca işletenin sorumluluğu ortadan kalkacağından davalının tazminattan sorumluluğu söz konusu olamayacaktır.”

 

hükmü verilmiştir.

 

e. İşletenin Kurtuluş Beyyinesi Getirememiş ve Kanıtlayamamış Olması Gerekmektedir:

2918 sayılı Kanunu’nun 86.maddesi uyarınca, işletene bir kurtuluş beyyinesi getirme ve kanıtlama imkanı tanınmıştır. İlgili maddenin 1.fıkrasında, İşleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın, kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur.” şeklinde düzenlenmiştir. Aynı maddenin 2.fıkrasında ise, “Sorumluluktan kurtulamayan işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kazanın oluşunda zarar görenin kusurunun bulunduğunu ispat ederse, hakim, durum ve şartlara göre tazminat miktarını indirebilir.” denilmiştir.

 

Keza, Yargıtay’ın 3.Hukuk Dairesi’nin 2020/3391 esas, 2021/6158 karar sayılı ve 08.06.2021 tarihli kararına göre;

 

“…2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 85. maddesinde yapılan düzenleme uyarınca, motorlu araç işletenin sorumluluğu, tehlike sorumluluğu olarak kabul edilmiştir. Motorlu bir aracın işletilmesi, niteliği itibariyle bir tehlike ve dolayısı ile zarar ihtimali taşıdığından, davalı şirketin sorumluluğu, tehlike sorumluluğudur. Tehlike sorumluluğunda, tehlikeli nesne veya işletme ile gerçekleşen zarar arasında uygun illiyet bağının ispat edilmesi sorumluluk için yeterlidir. Motorlu araç işletenin sorumluluktan kurtulabilmesi için KTK.nun 86. maddesin de sayılan kurtuluş beyyinelerinden birini ispat etmesi gerekir. 2918 sayılı KTK' nun 86. maddesinde " İşleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın, kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur." şeklinde düzenleme yer almaktadır. İşletenin sorumluluktan kurtulabilmesi için öncelikle kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmadığını ve araçtaki bir bozukluğun zarara neden olmadığını ispatlamalıdır. Ancak sadece bu durumun ispatı işletenin sorumluluktan kurtulması için yeterli değildir. İşleten bu durumu bir ön şart olarak ispatlayacak ve bununla birlikte zararın bir mücbir sebepten veya zarar görenin yahut bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat edecektir. Eldeki davada, dosyada bulunan delillerin incelenmesinde kazanın mücbir sebepten veya üçüncü kişinin ağır kusurundan meydana geldiğine ilişkin bir delil veya tespitin olmadığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca oluşan zarardan her iki aracın işleteni müteselsilen sorumludur. Bu nedenle meydana gelen zarardan davalı şirketin de sorumlu olduğu gözetilerek karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

 

şeklinde hüküm verilmiştir.

 

Buna göre maddede yazılı hususları kanıtlayan işletenin sorumluluğunun azaltılması veya tamamen kaldırılması mümkün olabilecektir.