Trafik Kazalarında Manevi Tazminat Talebi
Ülkemizde her yıl binlerce trafik kazası meydana gelmekte olup bu kazalar nedeni ile kazazedelerin maddi ve manevi anlamda birçok zararları oluşmaktadır. Bu yazımızda, trafik kazalarının neden olduğu manevi zararların tazmini hususu incelenecektir.
Manevi zarar, hukuka aykırı bir eylem veya işlem neticesinde kişinin yaşamış olduğu üzüntü, keder ve elem kapsamında meydana gelen zararlar olarak tanımlanabilir. Manevi zararların tazmini ile, manen zarara uğrayan kişinin olay nedeni ile ortaya çıkan üzüntü, elem ve kederi bir nebze de olsun hafifletilmeye çalışılmaktadır.
Trafik kazalarında manevi tazminat talep hakkı, kazanın yaralanma veya can kaybı ile sonuçlanmasına bağlı olarak değişmektedir. Keza yaralanmalı trafik kazalarında manevi tazminat talep edebilecek kişi ruhsal bütünlüğü zarar gören kazazededir. Ancak ağır bedensel yaralanma söz konusu ise kazazedenin yakınları da manevi tazminat davası açabilecektir. Ölümlü trafik kazalarında ise; kazazedenin vefatı ile anne-baba, eş, çocuklar gibi yakınları tarafından manevi tazminat talep edilebilecektir.
Meydana gelen trafik kazası neticesinde manevi tazminat; kazaya neden olan araç sürücüsünden, araç sahibinden ve/veya aracın işleteninden talep edilebilecektir. Genel olarak manevi tazminat taleplerinden Zorunlu Mali Mesuliyet sigortacısının sorumluluğu bulunmamaktadır. Ancak trafik kazasında kusurlu olan taraf kendi poliçesinde “manevi zararların tazminini” ek teminat altına aldırmış ise o zaman Zorunlu Mali Mesuliyet sigortacısı da manevi tazminattan sorumlu olacaktır. Bu kapsamda sigorta firmalarının sorumlulukları poliçe teminat limiti ile sınırlıdır.
Trafik kazaları sebebiyle salt manevi tazminat talebi açılacak olan davalarda 6100 sayılı HMK md.2/1 uyarınca Asliye Hukuk Mahkemeleri görevlidir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, davaya sigorta firmasının dahil edilip edilmeyeceği hususudur. Nitekim manevi zararların tazmini ek teminat altına alınmış ise sigorta firmasına yönlendirilecek tazminat davası Asliye Ticaret Mahkemesinde görülecektir.
Diğer yandan trafik kazalarından kaynaklı tazminat davalarında kesin yetki söz konusu değildir. Nitekim ilgili kanunda da davanın açılacağı birden fazla yetkili mahkeme gösterilmiştir. Şöyle ki; 6100 sayılı HMK md.16 gereğince haksız fiilden kaynaklı davalarda haksız fiilin işlendiği yer, zararın meydana geldiği veya gelme ihtimalinin bulunduğu yer veya zarar görenin yerleşim yeri yetkili mahkemeler arasında belirtilmiştir. Kaldı ki bu özel yetki, genel yetki kuralını ortadan kaldırmadığından 6100 sayılı HMK md.6 uyarınca genel yetki kuralı gereğince davalının yerleşim yeri mahkemesi de yetkili olacaktır. Davacı bu yetkili mahkemelerin birinde davasını açabilecektir.
Türk Hukuk sisteminde ve yerleşik Yargıtay kararlarında tazminatın zenginleşme aracı olmadığı birçok defa vurgulanmıştır. Nitekim trafik kazaları sebebiyle ortaya çıkan manevi tazminat miktarı belirlenir iken trafik kazasının meydana geliş şekli, tarafların kusurlu olup olmadığı, kusurlu olan tarafın kusur oranı, tarafların sosyo-ekonomik durumu, zarar görenin uğramış olduğu zararın ağırlığı dikkate alınarak buna göre hakkaniyete uygun bir tazminata hükmedilmektedir. Böylelikle hükmedilecek tazminat miktarı ile kusurlu olan taraf fakirleşmeyeceği gibi lehine tazminat hükmedilen taraf da zenginleşmeyecektir.
Trafik kazaların temeli haksız fiile dayanmaktadır. Bu sebeple haksız fiilin işlendiği gün zamanaşımı süresi işlemeye başlayacaktır. Bu kapsamda 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 109/1.maddesinde trafik kazalarından kaynaklı maddi zararların tazminine ilişkin talepler için kazazedenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza tarihinden başlayarak on yıl içinde zamanaşımı süresinin sona ereceği belirtilmiştir.
Ancak 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 109/2.maddesi trafik kazası nedeniyle bir ceza dosyasının açılmasını gerektiren bir durum söz konusu ise ve ceza kanununda bu fiil için daha uzun zamanaşımı süresi öngörülmüş ise bu sürenin maddi tazminat zararları için de geçerli olacağı belirtilmiştir. Burada belirtilen süreye de “uzamış ceza zamanaşımı” süresi denilmektedir.
Karayolları Trafik Kanununda “uzamış ceza zamanaşımının” maddi tazminat için uygulanacağı belirtilmiş olsa da manevi tazminat için de uzamış ceza zamanaşımı geçerli olacaktır. Keza 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 90.maddesinde manevi tazminata ilişkin bu Kanunda düzenlenmeyen hususlarda hakkında 6098 sayılı TBK’nın haksız fiil hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. Bu kapsamda 6098 sayılı TBK md. 72 gereğince uzamış ceza zamanaşımı süresinin manevi tazminat için de uygulanacağı açıkça anlaşılmaktadır. Nitekim Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, 05.11.2015 tarihli ve 2014/15917 E., 2015/12448 K. sayılı kararında da manevi tazminat davasında uzamış ceza zamanaşımı süresinin uygulanmaması nedeni ile bozma kararı vermiştir.
Ayrıca; uzamış ceza zamanaşımı süreninin uygulanması için ceza davasının açılması şart olmayıp haksız fiilin suç niteliğine sahip olması yeterlidir. Keza bu hususta Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 26.11.2015 tarihli ve 2015/11704 E., 2015/19008 K. sayılı kararında aynen “Ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için, sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte; ceza davası açılmış olması gerekmediği gibi mahkumiyet kararı verilmiş olması da şart değildir. Bu bağlamda ceza soruşturmasında takipsizlik kararı verilmiş olsa dahi; haksız eylem suç niteliği taşıyorsa uzamış ceza zamanaşımının uygulanması gerekir.” ifadesine yer vermiştir.
Trafik kazalarından kaynaklı tazminat davalarında dava şartı arabuluculuk zorunlu değildir. Ancak tazminat davası sigorta firmasına karşı da yönlendirilecek ise Asliye Ticaret Mahkemeleri görevli olacağından, dava şartı olan arabuluculuk başvurusunun yapılması zorunludur. Aksi halde davanın usulden reddi söz konusu olacaktır.