Yaralanmalı Trafik Kazalarında Tazminat Davaları
Trafik kazaları özellikle kazanın meydana geldiği yer, kazaya karışan araç sayısı, doğan zarar vb. diğer unsurlar bakımından birçok sınıflandırmaya tabi tutulabilmektedir. Özellikle kaza sonrası meydana gelen zarar türü bakımdan temelde trafik kazalarını maddi hasarlı, yaralanmalı ve/veya ölümlü kazalar olarak üçe ayırabiliriz. Bu yazımızda özellikle yaralanmalı trafik kazalarının incelemesi yapılacaktır.
Trafik kazalarından kaynaklı tazminat davalarının temelini genellikle haksız fiil oluşturmaktadır. Bu kapsamda farklı birçok zarar meydana gelmektedir. Nitekim kaza mağduru olan davacı taraf, kazanın meydana gelmesi nedeni ile bedensel bütünlüğünün zedelenmesi, üzüntü ve yaşadığı keder nedeni ile kazaya neden olan taraftan ya da kazanın meydana gelmesinde daha fazla kusuru bulunan taraftan manevi tazminat talep edebilecektir. Trafik kazası mağdurunda ağır bedensel zarar meydana gelmesi halinde ise istisnai durumlarda zarar görenin yakınları da (anne, baba, kardeş, eş vb.) manevi tazminat talep edebilecektir. Her ne kadar 6098 sayılı TBK md.56 uyarınca “bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda” manevi tazminat ödenmesine karar verileceği belirtilmiş olsa da; Yargıtay kararlarında trafik kazası geçiren kişinin hiç yaralanmamış ve bedensel bütünlüğü zedelenmemiş olması halinde de manevi tazminat talep edilebileceği belirtilmiştir. (Çelik, Trafik Kazalarında Tazminat ve Sigorta Hukuk ve Ceza Sorumluluğu, Nisan 2017; Yargıtay 21.HD, 02006/4815 E., 2006/7231 K., 03.07.2006; Yargıtay 4.HD, 2005/1088 E., 2005/14222 K., 28.12.2005)
Bu noktada manevi tazminat talepleri ile ilgili olarak önemle belirtmemiz gerekir ki; manevi tazminattan sadece araç sürücüsü, araç sahibi ve işleteni beraber sorumlu iken kazaya neden olan aracın zorunlu mali mesuliyet sigortasının ise herhangi bir sorumluluğu bulunmamaktadır. Dolayısı ile manevi tazminat talebinde bulunulurken özellikle kazaya neden olan aracın zorunlu mali mesuliyet sigortası poliçesini kesmiş olan sigorta şirketinden bu yönde bir talepte bulunulmadığı açıkça belirtilmelidir.
Öte yandan trafik kazası neticesi yaralanan ve kazanın oluşumunda kusursuz ya da daha az kusurlu olan tarafından manevi tazminatın yanı sıra maddi tazminat talebinde de bulunulabilecektir.
Keza 6098 sayılı TBK md.54’te de bedensel zararlar:
- Tedavi giderleri,
- Kazanç kaybı,
- Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar,
- Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar olarak belirtilmiştir.
Madde metninde sayılan bedensel zararlardan tedavi giderleri; kaza geçirenin tedavi gördüğü süreçten iyileşene kadar yapmış olduğu tüm masraflar olarak tanımlanabilir. Bakıcı, ilaç, hastane, refakatçi vb. giderler tedavi gideri olarak sayılmaktadır. Buna göre dava tarihi itibariyle tedavisi devam eden davacının; iyileşeceği zamana kadar olan gelecek tedavi masraflarının da hesaplanması gerekmektedir. (Yargıtay 4. HD, 1986/3535 E., 1986/4223 K., 26.05.1986)
Tedavi giderleri kapsamında, 01.06.2015 yılından itibaren meydana gelen kazalardan kaynaklı tedavi giderlerinden SGK sorumlu tutulmaktadır. Nitekim Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin 2016/10172 E., 2019/10217 K. sayılı ve 24.12.2019 tarihli kararında aynen “Tedavi giderleri kapsamında, sigorta şirketinin, Güvence Hesabının, sürücünün ve işletenin, zorunlu olarak sigorta teminatına bağlanması nedeniyle yasadan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 Sayılı Kanun ile getirilen düzenlemenin yürürlüğe girmesi ile sona erdirilmiş bulunmaktadır.” ifadesine yer verilerek tedavi giderlerinden SGK’nın sorumlu olduğu belirtilmiştir.
T.C. Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığının Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğünün B.13.2.SGK. 0.11.01.02/116 sayılı Genelge 12/5 uyarınca; 2011 yılından sonra gerçekleşen trafik kazalarında sorumluluğu SGK kapsamında olduğunu; 2011 yılından önce gerçekleşen kazalardan genelgede belirtilen nedenler ile sigorta firması tarafından ödenmeyen sağlık hizmet bedelleri SGK tarafından karşılanacaktır. Ancak SGK tarafından sadece belgelendirilen tedavi giderleri karşılanmakta olup Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 2018/1776 E., 2019/5823 K. sayılı ve 05.12.2019 tarihli kararında da belirtildiği üzere; SGK tarafından karşılanmayan ve belgesiz tedavi giderlerinden sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün sorumlulukları devam etmektedir.
Bedensel zarar kapsamında talep edilecek bir diğer zarar türü de kazanç kaybı olup “Kazanç kaybı tazminatı, kişinin vücut tamlığına yönelik bir olay nedeni ile vücut tamlığının bozulması ve vücut fonksiyonlarının iptali veya azalması sonucu, kişinin iş görme yeteneğini geçici veya sürekli olarak kısmen veya tamamen yitirmesi neticesinde maruz kaldığı kazanç kaybıdır.” şeklinde tanımlanmaktadır. (Cebe, Destekten Yoksunluk ve İş Göremezlik Tazminatı ile Aktüeryal Hesap Esasları, Kasım 2019)
Bu kapsamda kaza mağduru olan tarafın yine kaza öncesi mevcut olan kazancında kazadan sonra meydana gelen azalma göz önünde bulundurulacaktır. Ancak henüz çalışmaya başlamamış olan 18 yaşından küçük yaralanan lehine geçici iş göremezlik talebinin kabulüne karar verilmesi doğru değildir. (Yargıtay 17. DD, 2019/2939 E., 2019/9776 K., 22.10.2019)
Diğer yandan, Cebe, Destekten Yoksunluk ve İş Göremezlik Tazminatı ile Aktüeryal Hesap Esasları, Kasım 2019 aynen; “…vücut tamlığının ihlali neticesinde, ihlale maruz kalan kişinin fiili bir çalışması olmasa bile, ihlalin vücudunda yarattığı etki nedeni ile kazadan önceki hayatının sürdürmesi ve gelecekte hayal ettiği hayatını sağlayabilmesi için ihlalin yaşam gücünde yarattığı olumsuz etki kadar daha fazla çaba edenler için değil yaşı (küçük) ve çalışıp çalışmadığı (küçük-emekli) önemli olmaksızın herkes için, ihlalden itibaren maddi tazminat hakkı verir” ifadesine yer vererek gelecekteki çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıpların da talep edileceği belirtilmiştir. Nitekim, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2015/10764 E., 2018/5055 K. sayılı 15.05.2018 tarihli kararında da vücut tamlığının ihlali neticesinde ortaya çıkan beden gücü kayıplarının, geliri veya malvarlığında bir azalma meydana getirmese bile zararın tazmin edilmesi gerektiği açıkça belirtilmiştir.
Şahsın mevcut veya gelecekteki olası kazanç kayıpları; geçici veya sürekli iş göremezlik şeklinde çıkmaktadır. Geçici iş göremezlik durumunda, yaralanan kişide kalıcı bir sakatlık durumu bulunmamaktadır. Diğer yandan sürekli iş göremezlik hali ise; yaralanan kişinin kalıcı sakatlık durumunun olmasıdır. Kalıcı sakatlık hali yaralanan kişinin organını tam ve istenilen şekilde kullanamayacağı gibi hiç kullanamamasından kaynaklı da meydana gelebilir.
Her iki halde de yaralanan kişinin bir kazanç kaybı yaşayacağı aşikardır. Bu kapsamda sürekli iş göremezlik kapsamında oluşacak zararların tazmini sigorta firmalarının sorumluluğunda iken; 29355 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A.5.b. maddesinde “trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderlerin sağlık gideri teminatı kapsamında olduğu ve sağlık giderleri teminatının SGK’nın sorumluluğunda olduğu” belirtilmiştir.
Ancak Sigorta Tahkim Kurulu’nun 21/12/2018 Tarih ve 2018/İHK-11386 sayılı İtiraz Hakem Heyeti Kararında aynen “…Genel Şartın bu şekilde yazılmış olmasından, geçici iş görmezlik tazminatı taleplerinin, SGK'ya devredildiği ve bu nedenle trafik sigortası teminatları haricinde tutulduğu söylenemeyecektir. Aksi halde "tamamen" de denmekle, kalıcı iş görmezlik tazminatı taleplerinin de SGK'ya devredildiği ve bu nedenle teminat dışı olduğu sonucu çıkar ki, bu da sigortanın konusunun ortadan kaldırılmış olması demektir… Bu kapsamda, Yargıtay kararlarında da işaret edildiği gibi, geçici iş görmezlik zararları da çalışma gücünün azalması veya yitirilmesine bağlı bulunduğundan ve genel şartlarda teminat dışı tutulduğu da belirtilmemiş olmakla, davacı bu zararları, işletenin hukuki sorumluluğunu temin eden davalı trafik sigortacısından talep edebilecektir. Bu nedenle davalıların geçici iş göremezlik zararından sorumlu olmadıkları itirazlarının reddine karar verilmiştir.” ifadesine yer verilerek geçici iş göremezlik tazminatından sigorta firmalarının sorumluluğunun devam ettiği belirtilmiştir.
Bedensel zararlar arasında sayılan “ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar” ise somut olaya göre takdir edilecektir. Nitekim ressam olan kişinin ellerini kaybetmesi veya sporcunun bacaklarını artık kullanamaması gibi durumlarda yaralanan kişinin geleceğe yönelik bazı hak ve olanaklarından artık yoksun kalması halinde zarar tazmini gerçekleşecektir.
Davacı tarafından yukarıda belirtilen hususlardaki taleplerini sigorta firmasına yönlendirebilmesi için öncelikle 2918 sayılı KTK md.97 uyarınca sigorta firmasına başvuru yapması gerekmektedir. Sigorta firması tarafından en geç 15 gün içinde başvurunun yazılı cevaplanmaması veya verilen cevabın talebi karşılamaması halinde başvuru sahibi tarafından bu kez tazminat davası açılabilecektir.
Bu kapsamda açılacak davalarda görevli mahkeme asliye hukuk mahkemeleridir. Ancak davalılar arasında sigorta firmasının da gösterilmesi halinde ise görevli mahkeme asliye ticaret mahkemesi olacaktır ve ticari davalarda arabuluculuk başvurusunun dava şartı olması sebebi ile öncelikle arabuluculuk başvurusunun yapılması gerekecektir.
6100 sayılı HMK md.6 uyarınca genel yetkili mahkeme “davalının davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi” olduğu belirtilmiştir. Birden fazla davalının olması halinde ise HMK md.7 uyarınca davalıların birinin yerleşim yerinde de dava açılabilecektir. Ayrıca trafik kazalarının haksız fiil temeline dayanıyor olması nedeni ile HMK md.16 uyarınca haksız fiil kapsamında yetkili gösterilen mahkemelerde de dava açılabilecektir. Buna göre; haksız fiilin işlendiği yer, zararın meydana geldiği veya gelme ihtimalinin bulunduğu yer veya zarar görenin yerleşim yeri de yetkilidir.
Trafik kazası neticesinde meydana gelen zararın davacı tarafından tam olarak tespit edilmesi mümkün değildir. Bu sebeple davacı tarafından davanın HMK md.107 uyarınca belirsiz alacak davası olarak açılması gerekmektedir.
Trafik kazalarından kaynaklı tazminat talepleri için esasen 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 109/1. maddesi uyarınca 2 yıllık zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Lakin kaza neticesinde ölüm ve/veya yaralanma meydana gelmiş ise bu kez aynı yasanın 109/2. maddesinde düzenlendiği üzere uzamış ceza zamanaşımı (8-15 yıl) süreleri uygulama alanı bulacaktır.